31 Ağustos 2021 Salı

Kutu Adam Kobo Abe Roman

 Kutu Adam, Kobo Abe'nin okuduğum son romanı. Kobo Abe ile ilk olarak Kumların Kadını isimli eski bir Japon filmi sayesinde tanıştım. Sonrasında romandan uyarlandığını ve Kumların Kadını romanının Türkçe basılacak kadar dünyada ünlü olduğunu öğrendim. Kumların Kadını'nın romanını da okuyup beğendikten sonra Kobo Abe'nin diğer romanlarını da okumaya karar verdim. Ama Kumların Kadını haricinde sadece Kanguru Defteri ve Kutu Adam kitaplarına ulaşabildim. Kanguru Defteri ile ilgili daha önce bir yazı yazmıştım. Merak edenler o yazıyı okuyabilirler.

Kutu Adam da Kobo Abe'nin uluslararası üne sahip romanlarından. Ama ben ne yazık ki fazla beğenemedim. Kutu Adam isminde insanlar var. Bunlar kafalarına kocaman kutular yerleştirip öyle yaşıyorlar. Sosyal hayattan insanlardan kendilerini soyutluyorlar. Bir nevi hikikomori gibiler. Ama mali olarak da evsizler gibi takılıyor bu kişiler. İhtiyaçlarını minimum düzeyde tutuyorlar ve çöpten yiyecek filan topluyorlar. Kutu Adam'ı sevmememin nedenlerinden birisi de buydu. Belki önceden hikikomoriler yerine Japonya'da Kutu adamlar olabilir. Araştırmama rağmen kutu adamlıkla ilgili bir şey bulamadım. Ama 2020'lerin dünyasında hikikomoriler varken kutu adamlar ilgi çekici bir konu gelmedi bana.

Kutu Adam romanını sevmemin bir diğer nedeni ise Kobo Abe'nin bu romanda hikayeyi anlatmakta eksik kaldığını düşünmem. Romanda zaman, mekan, anlatıcı birbirine girmiş. Ayrıca ben bu romanı metro ve metrobüsle işe gidip gelirken okudum. Bununda etkisiyle fazla bir şey anlamadım.

Kobo Abe'nin diğer romanlarında olduğu gibi bu romanında da cinsellik var. Kutu Adam'da genç kadın bacaklarına yoğunlaşmış. Bundan önce okuduğum Kanguru Defteri'nde de eğri gözlü kız çocuklarına yoğunlaşmıştı. 

Fazla zevk almasam ve ilgimi çekmediği için uzun sürede bitirsem de sonunda bitirdim. İşe gidip gelirken okumak için seçtiğim sonraki kitap bir roman değil yatırım, girişimcilik ve para üzerine bir kitap oldu.

30 Ağustos 2021 Pazartesi

3 Japonca Şarkı Önerisi 1

  The Oral Cigarettes   /  狂乱 Hey Kids!! 「Kyōran Hey Kids!!」


Noragami isimli bir animenin opening şarkısı. Noragami'yi izlemedim ben. Peki bu şarkıyı nasıl buldum? Can Kıpçak isimli bir YouTube kanalı var. Bu adam normalde Türkçe şeylere Japonca dublaj yapıyor. Türkiye anime opening tarzı bir videosunda bu şarkının melodisini kullanmıştı. Ben de bu şarkı bana bir yerden tanıdık geliyor dedim. Araştırdım ve buldum. Sonrasında dinledikçe sevdim şarkıyı. Bu sıralar defalarca dinlediğim şarkılardan.


Sayaka   -  Ever Since


Ever Since çok eski bir şarkı. Big Money isimli bir Japon dizisinin endingiydi galiba. Bu şarkıyı da Big Money dramasından keşfettim. Çok hoşuma gitti. 2000'li yılların hemen başında yani 20 sene önce filan çıkmış bir şarkı. Zaten şarkıyı neresinden dinlerseniz dinleyin bu benim çocukluğumdan kalma Japon şarkısı diyorsunuz. Bu şarkıyı dinlemek belki de benden başka Türk'e nasip olmamıştır. Çünkü Big Money'nin Türkçe altyazısı yok. Ve ünlü bir dizi değil. Ben bu diziyi YouTube'dan çok düşük kaliteli olarak, İngilizce altyazılı izliyorum.


Eir Aoi  -  Memoria


Eir Aoi'yi Sword Art Online animelerinin açılış (opening) müzikleri ile tanıdım. Arada sırada Eir Aoi şarkıları dinlerdim. YouTube Mix'imde bu şarkı şans eseri karşıma çıktı. Dinlediğim gibi işte aradığım şarkı bu dedim. İlk dinleyişimden itibaren tutuldum resmen şarkıya. Bence Eir Aoi'nin en güzel şarkısı Memoria.

Bu yazıda size üç adet Japonca şarkı tavsiye ettim. Şarkı tavsiyelerim devam edecek. Ama sadece bu şarkı muhteşemmiş dediğim şarkıları tanıtacağım. Tanıttığım şarkıları seveceğinizi umut ediyorum.


29 Ağustos 2021 Pazar

Tek Başıma Gurbet Elde

 Bu hafta (yani ağustosun ikinci haftası) birlikte aynı evde kaldığım iki ev arkadaşımdan birisi evden ayrıldı. Çorum'da iş bularak Çorum'a geri döndü. Hatta "11 yıl önce bir genç gelmişti İstanbul'a yapamazsın dediler, burada tutunamazsın dediler ve tutunamadı." diye esprilerini yaptık. Ama baya üzüldüm arkadaşımın ayrılmasına.

Birlikte kaldığım diğer arkadaş ise mezun oldu ama iş bulamıyor. Eğer İstanbul'da iş bulursa aynı evde aynı düzenle devam edeceğiz. Ama iş bulamazsa tek başıma kalacağım. Arkadaşım evden ayrılırsa iki ay sonra ayrılacağını söyledi. Ben de iki ay sonraya hazırlanmak için şimdiden ev bakmaya başladım.

Koskoca İstanbul'da ev kalmamış. Fiyatlar desen uçmuş. Bulduğum evlerin bazı ortak özellikleri var: ya çok eski binalar, ya bodrum katta veya giriş katta olan evden çok mağaraya benzeyen daireler, ya yamuk yumuk duvarlarıyla çatı katı daireler oluyor. Ben de alternatifleri araştırmaya başladım apartlar, yurtlar vb. Apartlar sahibinden de sadece altı yedi kişilik odaların fiyatını yazmış. "Aaaa uygunmuş diyorsun" ama altı, yedi kişinin olduğu odada da uyunmaz ki. Elbet biri horlar. Ayrıca hırsızlık vb. tehlikesi de cabası. Kısaca her yol madem çok para çıkacak benden bari insanın yaşayabileceği bir yer bulayım düşüncesine çıkıyor. Ve koskoca İstanbul'da böyle bir yer YOK!

Taşı toprağı altın diyorlar ya harbiden taşı toprağı altın bu şehrin. Ev kiraları resmen uçmuş. Zamanında İstanbul'dan yıkık dökük bir ev alan bile şimdi köşeyi dönmüştür. Her gün dünyanın geri kalmış ülkelerinden Türkiye'ye binlerce insan geliyor, okullarda da yüz yüze eğitim olacakmış. Öğrenciler de gelirse iyice fiyatlar uçacak. Bir de kentsel dönüşüm nedeniyle kiralık ev arayanlar varmış. Kısaca İstanbul'da hiç olmadığı kadar çok kalacak yer bulma sıkıntısı var.

Yani İSTANBUL BİTMİŞ.

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Blogun Bir Aylık Performansı

 Blogu açalı tam bir ay oluyor. Tabii siz bu yazıyı ileri bir tarihte yayınlanması için planladığım için daha geç okuyorsunuz. Henüz blog istediğim kıpırdanmayı yapabilmiş değil. Tamı tamına 30 gün önce açıp 30 tane yayın yayınlamış olmama rağmen Google üzerinden blogumu bulabilen birisi olmadı. En çok Almanya'dan ziyaretçi girişi olmuş. Ama bu girişlerin bot veya arama motorlarının örümcekleri olduğunu düşünüyorum. Henüz hiç kimsenin benim blogumu bulduğunu gösteren bir gösterge yok.

Yine de pes etmiş değilim. En kötü ihtimal bir yıl boyunca düzenli olarak her gün yazı yayınlamaya devam edeceğim. İlgi alanlarım çok az kişinin ilgi duyduğu çok değişik alanlar ve internette hakkında fazla bilgi bulmanın mümkün olmadığı alanlar. Bu yüzden elbet bir gün benim blogumu önceki bloglarımda olduğu gibi birileri bulacaktır. Ve planladığım gibi bir yıl boyunca içerik girmeye devam edersem bu blog sahip olduğum en geniş içeriğe sahip blog olacak.

Bu blog ile ilgili hedeflerim:

- 100 yazı yazarak yayınlamak veya ileri bir tarihe planlamak

- 100 yazıya ulaştıktan sonra SEO uyumlu makale yazmak hakkında araştırma yaparak bundan sonra SEO uyumlu makaleler yazacağım.

- 1 yıl içerisinde 365 yazıya ulaşmak. Yani bir sene boyunca her gün bir yazı yayınlayabilmek.

Yukarıdakiler yazılar (makaleler) ile ilgili planlarımdı. Şimdi ise 1 yıl içerisinde kendime koyduğum trafik hedefleri var.

- Şu an blogun günlük tıklanma oranı ortalama 6 bu sayının her gün 50'nin altına inmemesini hedefliyorum.

- Google Adsense reklamları ekleyebilecek kadar bir trafiğe sahip olmayı hedefliyorum.

- Reklamlardan ayda ortalama 0,50 Amerikan Doları kazanç getirecek kadar trafiğe sahip olmayı hedefliyorum.

Blogger ziyaretçileri doğru düzgün saymadığı için ben de net hedefler koyamıyorum. Ama en azından çok az da olsa kazanç elde edecek duruma gelmeyi hedefliyorum.

27 Ağustos 2021 Cuma

Çocukken Kickball Oynardık

Bir kaç gün önce Kickball ile ilgili Türkçe bulduğum kaynaklardan oluşturduğum bir listeyi yayınlamıştım. Şimdi ise ben çocukken Kickball ile nasıl tanıştım. Kimlerle ve nasıl Kickball oynadım. Kısaca onları anlatacağım.

Her şey TRT 1'deki bir çizgi film ile başladı. Çocukken en çok sevdiğim ender Amerikan çizgi filmlerinden biri olan; Disney'in Teneffüs Zili. Bazı yerlerde Teneffüs Zili olarak da geçiyor. Orijinal ismi ise Recess. Bu çizgi film ile Kickball'la tanıştım ve merak ettim. Kickball oynanan bölümleri defalarca izleyerek kendi kafamdan oyunun nasıl oynandığını ve kurallarını çıkardım. Tabii bir çok kuralı bilmediğim için bazı yerlerini kendime göre uyarladım. Yaşları genç olan kişiler için bu yaptıklarım anlamsız gelebilir. Televizyonda izlediğin çizgi film ile Kickball'un nasıl oynandığını öğrenmektense Google'a yazsaydın diyebilirsiniz. Ama o zamanlar internet veya bilgisayarın ne olduğunu bilen birine rastlamak bile nadirdi.

Sonrasında bu bilgilerimi başkalarına aktararak Kickball oynamam lazımdı. Ben de o zamanlar aramın çok iyi olduğu bir kuzenime kendime göre düzenlediğim Kickball kurallarını anlattım ve oynamaya başladık. Sonuç inanılmazdı. Karışık gibi gelen kurallar oynadıkça yerine oturdu. Toprak zeminde iki üç saat koşturarak neredeyse çöl kumuna çevirdik zemini. Tabii mahalledeki diğer çocuklar bunlar ne yapıyor düşüncesiyle yanımıza gelerek oyuna katıldı ve sonrasında oyunu anlamadıkları için futbola dönmek zorunda kaldık. Sadece iki kere Kickball oynayabildim.

Bu anımdaki önemli kısımlardan birisi de bizim Kickball'u nasıl oynadığımız. Top olarak patlak veya havası çok inik bir top kullandığımızı çok net hatırlıyorum. Futbol oynamakta kullanılan toplarla Kickball oynanabileceğini sanmıyorum. Çünkü her vuruş homerun olur. Yukarıda da anlattığım gibi toprakta oynadık. Çim veya ot yoktu. Toprağın üzerine bir kare çizdik ve köşelerindeki baseleri belli etmek için baselerin köşelerine mermer veya tuğla kırığı gibi yassı taşlar koyduk.

Kickball'un temel kuralları aynen geçerliydi. Mesela benim atıcı, kuzenimin ise vurucu olduğu bir oyunda; ben topu yuvarlıyordum kuzenim ise topa öne doğru vuruyordu. Buradaki kuralımız benim ana base'in sınırlarından geçmeyen bir top atmamamdı. Ana base'i diğer base'lerden daha büyük çizmiştik. Kuzenim topa vurduktan sonra sırası ile baselere koşuyordu, ben de topu yakalayıp kuzenimi ana base'e geri dönmeden vurmaya çalışıyordum. 

Gördüğünüz gibi gayet anlaşılır bir şekilde bu oyunu iki farklı zamanda oynadık. Toprak alanda oynamamız oyuna ayrı bir hava katıyordu. Ama şimdi ayrıntılı olarak hatırlamıyorum ama benim uyarladığım oyun kurallarında bazı noksanlar vardı. Ayrıca beraber Kickball oynayacak kişi bulmak çok zor iş. Bu yüzden oyunun ismini bile unuttum bir süre sonra.

26 Ağustos 2021 Perşembe

Sakın Sağlık Bölümleri Okumayın!

 Bu yazıyı 9 Ağustos'ta yazıyorum ama 26 Ağustos'ta yayınlayacağım. Büyük ihtimal üniversite tercihleri geçmiş olacak. Ama bu iki tarih arasında bu yazının okunacağını zaten sanmıyorum. Bu yazıyı yazmaktaki amacım, çevremdeki bir çok kişinin tercihler konusunda benim görüşlerimi alması. Başlığa gelecek olursam: Sadece ilgi çekmek için yazdım.

İlk olarak bölüm seçiminde nelere dikkat etmek lazım:

1. Sevdiğiniz bir alan olması lazım.

2. Mezuniyet sonrası ilerleyebileceğiniz bir bölüm olması lazım. Ön lisans bölümleri için iyi veya size uygun lisans bölümlerine geçiş imkanının olması lazım. Lisans sonrası yüksek lisans yapmayı da göz önünde bulundurun.

3. KPSS'de ataması çok, puanları düşük ve mümkünse az yerde olan bir bölüm olması lazım.

4. Özel sektörde iş imkanlarının fazla olması lazım.

5. Dersleri kolay olması lazım. Kolay değilse eğer sizin ilgi alanınız olması lazım ki okurken zorlanmayasınız.

6. Yurtdışında da çalışma alanları olması lazım. Global çapta aranan meslekler veya çok az kişinin yaptığı meslekler veya henüz yeni çıkmış mesleklere yönelin. Yurtdışı düşünürken şöyle düşünün: Ana diliniz gibi yabancı diliniz olmadan da yapabileceğiniz bir meslek olmalı ve diplomanızın gitmek istediğiniz ülkelerde de geçerliliği olmalı.

7. Bir meslek sahibi olabileceğiniz bölümlere öncelik verilmeli. Mesela bir işletme mezunu işletmeci mesleğine sahip olarak mezun olmaz. Ama bir ön lisans grafik tasarım mezunu grafiker olarak mezun olur.

Bunları göz önünde bulundurarak tercihinizi yapın.

Şimdi en can alıcı noktaya geliyorum. Ben bu zamana kadar sağlık bölümü yazmadım, başkalarına da sağlık bölümleri yazmalarını önermem. Çünkü her keste sağlık bölümlerinin puanları çok düşük algısı var. Ama son yıllar için bu doğru değil. Bir kaç bölüm haricinde 85 puan üzerinde kapatıyorlar. Ayrıca Türkiye'de üniversitelerde bölümler ihtiyaca göre değil talebe göre açılır. Yani yıllardır "bir sağlık bölümü oku, KPSS'den 70'i geç, atan, ohhh miss" algısı yüzünden gereğinden çok sağlık liseleri, ön lisans sağlık bölümleri ve lisans sağlık bölümleri açıldı. Bu bölümlere ortalama puan alan veya ortalama üstü puan alan bir çok kişi yerleşti, okudu, bitirdi. Sonuçta bu furyayı önce yakalayanlar atandı. Furyanın ortalarında katılanlar KPSS çalışarak atandı. Ama artık tren kaçtı. Alemin tek akıllıları siz değilsiniz. Yıllardır herkes sağlık bölümü oku tavsiyesi verip durursa olacağı buydu. Kolay yoldan sağlık hizmetleri sınıfında memur olmak artık zor. Çünkü atama puanları artık yüksek. Ek olarak siz mezun olana kadar ve KPSS'ye çalışana kadar geçecek sürede binlerce rakibiniz daha çıkacak. Bir de atanamayarak her iki senede bir KPSS'ye girenler var. Ayrıca sağlıkla ilgili meslekler herkesin yapabileceği meslekler değil.

Peki ne okuyalım?

İşte bu sorunun cevabı yok çünkü eğer aileniz garibansa iş bulamanızın garanti olduğu bölümler bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu iş bulmanın garanti olduğu bölümlerden aklıma gelenler: Tıp ve hemşirelik (lisans). Ama bu bölüm mezunları da belli bir süre sonra işsizlikle boğuşmak zorunda kalabilirler. Özellikle hemşirelik. Tıp bölümünü açması, okuması vb. daha zor olduğu için tıbbın ömrü çok daha uzun olur. Ama dediğim gibi artık diş hekimleri işsiz, mimarlar işsiz, eczacılar işsiz, ftr'ler, diyetisyenler daha bir çok bölüm işsiz kaynıyor. Halbuki bu bölümler önceden çok yüksek puanlarla öğrenci alıyorlardı. 

Kısacası işiniz zor.

25 Ağustos 2021 Çarşamba

Geçen Hafta Okuduğum Mangalar 2

Tarih Aralığı: 2 - 8 Ağustos

Geçen hafta işte çok yorulduğum için hafta sonu sadece iki bölüm manga okuyabildim. Okuduğum mangaları MyAnimeList'deki okumakta olduğum mangalar listemden rastgele seçtim.

Gantz:E 19. Bölüm



Gantz:E Gantz evreninde geçen en son çıkan manga. Yayınlanması hala devam ediyor. Gantz:E'nin sonundaki "E", Edo'nun E'si. Yani tarih ile bilim kurguyu birleştirmeye çalışmışlar. Ne kadar saçma değil mi? Ama benim gibi Gantz'ı sevenler için mutlaka okunması gereken bir manga.

Gantz:E'nin bu bölümünde savaş sonrası puanlama aşaması gösterildi sadece. Ne aksiyon ne de doğru düzgün bir şey oldu. 





Barakamon 31. Bölüm



Barakamon genç bir kaligrafi ustasının kırsal bir yere yerleşmesi ve oradaki çocuklar ve yerel halk ile olan ilişkilerini anlatan eğlenceli bir manga. Kırsal alan dediğim yer tam olarak Goto adaları oluyor. Nagasaki'ye bağlı. Oldukça beğenerek okuduğum hayatın içinden bir manga.

Barakamon'da bu bölüm köyde kaybolan bir çocuğu Naru'nun bulması anlatıldı. Her zamanki gibi hafif komik ve eğlenceli bir bölümdü.

24 Ağustos 2021 Salı

Geçen Hafta İzlediğim Animeler 6

 Tarih Aralığı: 2 - 8 Ağustos

Geçen hafta işte çok yorulduğum için doğru düzgün anime izleyemedim.

Katekyo Hitman Reborn! 70 - 71


Katekyo Hitman Reborn!'u vakit buldukça, yemek yerken, uyumadan hemen önce vb. izleyebildim. Sadece Katekyo Hitman Reborn! izleyebildim bu hafta. Aslında bir kaç bölüm daha izledim ama o bölümleri MyAnimeList'e girmeyi unuttum.

Bu hafta biraz kısa olacak kusura bakmayın. 

23 Ağustos 2021 Pazartesi

Kickball Nedir? (Türkçe İçerikler)

Kickball, çocukken izlediğim bir çizgi film sayesinde tanıştığım bir oyun. Bu gün kickball yılların ardından tekrar aklıma geldi. İnternet üzerinde kısa bir araştırma yaptım ama ayrıntılı bilgiye ulaşamadım. Ben de kickball üzerine ayrıntılı araştırmalar yaparak bu spor ile ilgili kendim daha çok bilgi öğrenmek hem de sizlere öğretmek istedim.

Bu yazıda ve kickball ile ilgili yazacağım sonraki yazılarda sizlere;

Kickball nedir?

Kickball'un tarihi

Kickball nasıl bir spordur?

Kickball nasıl oynanır?

Kickball zor mudur?

Türkiye'de Kickball oynanıyor mu?

Kickball nasıl oynayabilirim?

Gibi soruların cevaplarını vermeye çalışacağım

 

İlk olarak Kickball ile ilgili bulabildiğim Türkçe kaynaklardan bir liste oluşturdum. Bu listeye aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Kickball ile İlgili Türkçe İçerikler:

Spor Kuralları Web Sitesi: Kickball Kuralları 

İlk bakışta çok ayrıntılı bir yazı gibi görünüyor ama Google Translate ile çevrilmiş.

Ekşi Sözlük: Kickball

Sadece iki kişinin Kickball ile ilgili yorumları var.

Educalingo: Kickball

Bu yazı da Google Translate ile çevrilmiş. Bu yüzden fazla bir şey anlaşılmıyor.

Tureng: Kickball

Sadece sözlükteki anlamı yazıyor.

Lafamiliallc: Kickball Nasıl Oynanır

Bu da Google Translate tarzı bir program ile çevrildiği belli ama diğer sitelere göre daha kaliteli çevirisi var. Ama yine de kötü. Yazının konusu: Ailece nasıl Kickball oynanır?

Drafare: Ailenizle Kickball Nasıl Oynanır

Lanet olsun bu yazı da Google Translate çevirisi.

Yevgenykafelnikov: Kickball Nasıl Oynanır

Bu yazı da Google Translate çevirisi. Ama diğer yazılara göre daha kapsamlı ve daha anlaşılır.

Thpanorama: 11 En Önemli Kickball ya da Kickingball Kuralları

Yine Google Translate çevirisi.

Rgbsf: Nasıl Harika Bir Kickball Oyuncusu Olunur

Bu yazı da Google Translate çevirisi ve çok da faydalı bilgiler içermiyor.


"Kickball", "Kickball nedir" ve "Kickball nasıl oynanır" yazarak Google'da sadece Türkçe sayfalarda arattım. İlk üç sayfada bulduğum web sayfalarını sizlere liste halinde sunuyorum. Gördüğünüz gibi hiç doğru düzgün bilgi yok. Tamamı Google Translate ile çevrilmiş içerikler. Bu yüzden Kickball ile ilgili yazı yazmaya devam edeceğim. En azından birilerinin temel şeyleri Türkçeye çevirmesi lazım.

22 Ağustos 2021 Pazar

Batum Gezisi: Sınıra Kadar Olan Kısım

Batum Gezisi: Sınıra Kadar Olan Kısım yazısı, daha önce akarabudak.blogspot.com alan adlı blogumda yayınladığım Batum gezimle ilgili yazıların tek bir yazıda toplanmış halidir. İyi okumalar dilerim.


Batum Gezisi #1: Karar Verme

Yurtdışına çıkmayı, başka ülkeleri gezip görmeyi neredeyse herkes ister. Ama biz Türkler buna bir türlü cesaret edemeyiz. Bunun en büyük nedeni de kendi korkularımızı gizlemek için kendimize uydurduğumuz yalanlardır. Kendimden örnek vermek gerekirse:
-Param mı var da yurtdışına gezmeye gideceğim?
-Gürcistan zaten Türk kaynıyormuş. Ha gitmişsin ha gitmemişsin. Yurtdışına gidince şöyle Japonya, Kore, Çin gibi bir ülkeye gitmek lazım.
-Ben tanımadığım Türklerle bile konuşurken çekiniyorum. Yurtdışında nasıl hayatta kalacağım?

Biraz da arkadaşlarımdan örnek vereyim:
-Yurtdışına gezmeye gidecekmişiz. Duyunda sanır işten güçten sıkıldılar da Gürcistan'a gidecekler kafa dağıtmaya. İşsizken bizim neyimize yurtdışı?
-Seninle birlikte Gürcistan'a gitmeyi isterim ama çalışmaktan vakit bulamıyorumki.


Yetişkinler ve yetişkin olmayanların arasındaki en büyük fark nedir biliyor musunuz? Bence en büyük fark yetişkin olmayanların yani çocukların cesaret ve azminin çok yüksek olmasıdır. Biz yetişkinler ise korkağız. En ufak şeylerden bile korkuyoruz. En ufak bir sıkıntıda vaz geçiyoruz. Toplum tarafından dışlanmak istemediğimiz için aklımızdan geçenleri söyleyemiyoruz, olduğumuz kişi gibi davranmıyoruz. En azından ben böyle yapıyordum. Hikikomori, neet, otoko gibi yaşadığım 3 yılın ardından bu gidişe bir dur dedim. 2016 yılı yazında memleketim Çorum'a dönerken önemli bir karar aldım. Kendi ayaklarımın üstünde duracak, hayatımda köklü değişiklikler yapacaktım. Hala daha korkağım ama belirlediğim yolda ilk adımlarımı attım ve yavaş da olsa ilerliyorum.

Yapmam gereken şeyler arasına yurtdışına gitmeyi de koymuştum. Çünkü Türkiye'de yaşamaktan kurtulmak istiyordum. Ama daha Türkiye'nin dışına hiç çıkmamışken bu hayalimi gerçekleştirmek biraz absürt kaçıyordu. Ayrıca başka ülkelerde insanların nasıl yaşadığını tecrübe etmem gerekiyordu. Ayrıca benimle kimsenin gelmeye cesaret edemeyeceğini biliyordum. Yani tek başıma gidecektim. Tek başına evimden uzakta yurtdışında bir kaç gün kalmak bile benim için inanılmaz bir deneyim olacaktı.

Gürcistan'a gitmeye 2017 ylının şubat ayında karar verdim. Ama kimliğimi kayıp ettiklerinden dolayı Gürcistan planlarımı ertelemek zorunda kaldım. Hatta bununla ilgili bir yazı yazmıştım. Kimliğimi 3 ay sonra aldığım da ise başka sorunlar çıktığı için ertelemek zorunda kaldım. Bu sırada Gürcistan başta olmak üzere sırt çantaları ile seyahat eden benim gibi tutumlu gezginlerin blog yazılarını okudum bol bol. Bu sayede Gürcistan'a gidince yapacaklarım veya yapabileceklerim hakkında fikir sahibi oldum. Eylül ayında ise bir karar aldım: Kasım ayında ne olursa olsun Gürcistan'a gidecektim.

Yazının ikinci kısmı: "Neden Batum?"da görüşmek üzere...


Batum Gezisi #2: Neden Batum?

Neden Batum? sorusunun cevabını vermeden önce neden Gürcistan'a seyahat etmeye karar verdiğimi açıklamam daha doğru olur. Pasaportum yok. Bu yüzden gidebileceğim 3 ülke var: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Gürcistan ve Ukrayna. Ukrayna'ya gidip gelmek baya pahalı. Çünkü hava yolu ulaşım için pahalı bir tercih. Deniz yolu ise hava yolundan daha da pahalı. Ama ucuza bilet de buldum. Bunun için 10 ay önce bileti satın almak lazım. Bu yüzden Ukrayna'dan önce gitmesi daha ucuz bir ülkeye gitmeliyim diye düşündüm. Kıbrıs'ın Türkiye'den çok da farklı olmayacağını ve plaj turizm merkezi olduğu için Kıbrıs'ı da eledim. Geriye Gürcistan kalıyor zaten.

Gürcistan'ın olumlu tarafları:
- Gidiş-dönüş ucuz. Toplam 145 Lira tuttu. (Çorum-Batum)
- Çoğu şey Türkiye'den ucuz.
- Yakın.
- Türkler ve Türkçe konuşabilenler var.
- Türkiye'den fazla bir farkı yok deseler de başka bir ülkeye geldiğini hissedebiliyorsunuz.

Gürcistan'ın olumsuz tarafları:
- Oradaki Türklerin çoğu şerefsiz olduğu için Türklere karşı temkinli olmanız lazım. Türkler tarafından dolandırılma olayları çok oluyormuş.
- Sonuçta geri kalmış bir ülkeden daha geri kalmış bir ülkeye gidiyorsunuz. Ahım şahım bir güzelliği yok. Daha doğrusu Türkiye'ye kıyasla başka bir dünyaya gelmiş gibi bir his uyandırmıyor.

Resmi ben çekmedim tabiiki

İlk başta Tiflis'e gidecektim sonra da Batum'a. Ama daha ilk kez Türkiye'nin dışına çıkacağım için endişelenip sadece Batum'u gezmeye karar verdim. Sonuçta Batum sınıra 15 kilometre civarı. Yürüyerek bile geçilebilecek mesafede. Ayrıca insanlarla Türkçe konuşarak da anlaşabileceğiniz bir şehir Batum.

Batum, Gürcistan'ın Tiflis'ten sonra en turistik şehri. Fazla kalabalık bir şehir değil. Ayrıca nüfusuna göre gezilecek yerleri oldukça fazla olan bir şehir. Gezilecek yerlerin neredeyse hepsi şehir merkezinde olması da cabası. Bu yüzden Batum'u tercih ettim.

Bir sonraki yazım "Planlama Aşaması" 'nda görüşmek üzere...


Batum Gezisi #3: Planlama Aşaması


Gürcistan gezisi için şubat ayında plan yapmaya başlamıştım. Ama otobüsle Çorum'a gelirken polis çevirmesi sırasında nüfus cüzdanım kaybolduğu için 3 ay boyunca nüfus cüzdanı yerine geçen A4 kağıdına alınmış bir çıktı ile dolaştığımdan dolayı sürekli ertelemek zorunda kaldım. Ama bu zamanı boş durmayarak Gürcistan'ı ve yurtdışı gezisini ucuza mal etmek için taktikler arayarak geçirdim.

Ama 3 ay gibi uzun bir sürede umudumu kaybetti. Hem kimliğimden hem de Gürcistan'a gitmekten. Sonrasında ise başka işler çıktığı için Gürcistan planlarım aklımdan uçup gitti.

2017 yılı Ekim ayında Gürcistan tekar aklıma geldi. Kasım ayının 2. haftası yani Kasımın 6'sı ile 12'si arasında Gürcistan'a gitmeye karar verdim. Bu kez kararlıydım. Beni bu seyahatten alı koyabilecek hiç bir şey yoktu çünkü.

Plan yapmaya hangi şehre ya da hangi şehirlere gideceğimi belirlemekle başladım. İlk yaptığım planlarda Tiflis ve Batum'a gitmeyi planlıyordum hep. Ama tek başıma olacağım için ve ilk kez Türkiye dışına çıkacağım için Tiflis'i ve diğer şehirleri eleyerek sadece Batum'a gitmeye karar verdim.

Nereye gideceğimi kararlaştırdıktan sonra ilk işim otobüs firmalarını ve internet üzerinden hotellere veya pansiyonlara nasıl rezervasyon yapılacağını araştırmak oldu. İnternette Batum'a giden 2 tane otobüs firması buldum. Büyük ihtimalle çok daha fazla otobüs firması vardır. Ama ben bulamadım. Bu iki otobüs firmasından birinin (Lüks Karadeniz) gidiş fiyatı da dönüş fiyatı da sabitti (80 Türk Lirası). Diğer otobüs firması (Metro) ise 100 Türk Lirasına giderken 65 Türk Lirasına geri dönüyordu. (Gidiş ve dönüş fiyatları arasındaki uçurumu Gürcistan'da mazotun ucuz oluşuna bağlıyorum ben.) Ben de kalkış saatlerini not alarak Lüks Karadenizle gidip Metro ile dönmeyi kararlaştırdım. Ama daha hangi gün gideceğime karar vermediğim için biletleri almadım. Nerede kalacağım da belirlemem gereken önemli bir konuydu. Senenin başında okuduğum blog yazılarından yurtdışı seyahatini ucuza getirmenin en kolay yolunun hostellerde kalmak olduğunu okumuştum. Ben de bir hostelde yani pansiyon tarzı bir yerde kalmaya karar verdim. Yine okuduğum gezgin bloglarından öğrendiğim bir site olan booking.com'u kullanarak Batum'daki hostelleri araştırdım. En ucuz, iyi görünen, yüksek puan almı, çok ve iyi yorum almış üç tane hostel belirleyip isimlerini not aldım.

Planlarımı netleştirmek için gideceğim ve döneceğim tarihi netleştirmem gerekiyordu ama ben kaç gün kalacağımı bile kararlaştırmamıştım. Kalacağım günlere göre maliyet analizi yaptığımda tabiki kalacağım gün sayısı arttıkça gün başına düşen maliyet azalıyordu. Ama seyahatimi tadında bırakmak istediğim ve ilk kez yurtdışına çıkacağım için endişelendiğim için 2 gün 1 gece kalmaya karar verdim. Gece Çorum'dan yola çıkacak sabah Batum'da olacak, bir gece Batum'da konakladıktan sonra yine gece Batum'dan otobüse binecektim.

Gideceğim güne karar verdikten hemen sonra internetten Batum'a bilet almaya çalıştım. Ama Lüks Karadeniz'in sitesinden sadece kredi kartı ile bilet alınabiliyormuş. Ben de terminale gidip yazaneden aldım bileti.

Dönüş biletini almadan önce kalacağım hostele karar vermek için saatlerce booking.com'dan hostellere baktım. Bir sonuca varamayınca seyahat bloglarında en iyi hosteli seçebilmek için rebher niteliğinde bir yazı vardır umuduyla yine Google'a başvurdum. Karşılaştığım sonuçları hatırlamıyorum ama hostelin aldığı yorumları okuyarak en ucuz hostellerden birini seçerek rezervasyon yaptım. Hostel'in fiyatı 10 Gürcistan Larisi, yani o günün parası ile 15 Türk Lirasıydı. Booking.com'da bunun gibi ucuz yerler rezervasyon için ödeme istemiyor. Bu yüzden sadece kalmak istediğim odayı ve kalacağım gece sayısını seçerek rezervasyon yaptırdım. Ucuz hosteller genellikle kocaman bir odaya 9-10 tane yatak atılarak oluşturulmuş yatakhanelerden bir yatağı çok ucuza kiralıyor. Zaten bir çok kişi ile aynı odada kalacağın belirtiliyor. Bu yüzden rahatına düşkün kişilere göre bir konaklama seçeneği değil bu.

Hostele rezervasyonu yaptırdım ama baya bir endişeliydim. Acaba Batum'a gidince "yer yok" veya "Rezervasyonun görünmüyor." tarzı bir şey diyebilirler mi? Veya booking.com ne kadar güvenli. Bu tarz konularda içimi rahatlatmak için bilgi edinmeliydim. Bu yüzden kapsamlı bir araştırma yaptım. Yaptığım araştırma sonucunda endişelerim tam olarak kayıp olmasa da oldukça azaldı.

Hostel rezervasyonunu hallettikten sonra sıra dönüş biletine geldi. Metro Turizm'in sitesinden dönüş biletini almaya çalıştım. Ama yine kartımdan kaynaklanan bir sorun çıktı. Ben de BKM Express kullanarak bileti aldım. Ama bileti 9 kasım perşembe günü gece 01:00'a aldım. Yani çarşambayı perşembeye bağlayan gece. Ama öncesinde defalarca kontrol etmeme rağmen ödemeyi yaptıktan sonra yazan tarih 10 kasım cuma 01:00'dı yani perşembeyi cumaya bağlayan gecenin biletini cuma gününde olmasına rağmen perşembe günüymüş gibi sattılar bana. Değiştirmek için hiç uğraşmadım zaten kaç gün kalacağım konusunda karar vermekte zorlanmıştım. Ben de bu bilete göre planlarımı değiştirdim. Booking.com'dan rezervasyonumu bir gün uzattım.

Dönüş biletini Batum'dan çıkarttırmanın daha iyi olacağına karar verdim. Aklıma takılan sorular olursa Metro'nun yazanesindeki çalışanlara sorarım diye düşüncesiyle bileti çıkartmadım.

Artık elimde otobüs biletlerim ve hostel rezervasyonum vardı şimdi sıra küçük ayrıntılardaydı. Giyecek şeylerin, çantanın, yanımda götüreceğim paranın ayarlanması gibi şeyler yani. Bunların yanında heyecandan unutabilme olasılığına karşı birazcık İngilizce de çalıştım.

Tabii bunların yanında en önemli şey Batum'da gezilecek, görülecek, gidilecek vb. yerleri, şeyleri belirlemekti. İnternetten araştırarak bir liste yapmaya çalıştım ama görülecek yerlerin birbirlerine yakın olması ve çok fazla yer olması nedeniyle böyle bir liste yapamadım. Ben de okuduğum yazılardan aklımda kalan yerleri Batum sokaklarında kaybolarak gezmeye karar verdim.



Batum Gezisi #4: Güle Güle Türkiye

Bu yazıda Çorum'dan Sarp Sınır Kapısı'na kadar olan yolculuğumu anlatacağım.


Otobüsün hareket saati 19:30'du. İkindileyin bileti aldığım yazaneyi aradım belki şehiriçi servis varsa diye. Konuştuğum kişi o Gürcistan'a giden otobüslerin yolcularının servisten yararlanamayacağını ve 15 dk önce otogarda olmam gerektiğini söyledi.

Bizim evden Otogar yürüyerek bir saat sürüyor. Ama ben çok hızlı yürüyen biriyim. Bu yüzden 18:25'de evden çıktım ve 50 dakikada otogara geldim. Bu arada bilet yerine makbuz tarzı bir şey vermişlerdi. Belki bu makbuz gibi kağıdı normal bilet ile değiştirirler diye yazanaye gittim ve sordum. Ama o kağıtla bineceğimi söylediler. Ayrıca otobüsün kalkacağı peronu da söylediler.

Otobüs zamanından 5, 10 dk geç geldi. Bileti kesen yazanenin çalıştığı firmalar bir buçuk saat bile gecikebiliyor. Adana'ya giderken bir buçuk saat beklediğimi biliyorum ben. O yüzden bu gecikmeyi kafama takmadan otobüse bindim. Çorum'u çıktıktan sonra Gürcü kadın muavin nerede ineceğimi sordu. Ve kimliğimi istedi. Kimlikteki bilgileri not alıp sınırda memurlara veriyorlarmış.

Hopa'ya kadar yolculuk normal bir şekilde sürdü. Hopa'yı geçince muavin sınırda indiğimizde otobüste hiç bir şey bırakmamamız gerektiğine dair Türkçe ve Gürcüce anons yaptı. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim muavin çok tatlı konuşuyordu. Ömrü hayatım boyunca bu kadar tatlı Türkçe konuşan bir yabancıya hiç bir yerde denk gelmemiştim. Üstelik bana yabancıların Türkçe konuşması çok itici gelmesine rağmen...

Hopa'dan sonra yeni ilçe olan Kemalpaşa oradan sonra da Sarp sınır kapısı var. Sarp Sınır Kapısı'na sabahın erken saatlerinde vardık. Uyku sersemi olduğum için saate bakmak aklıma gelmedi ama 4:30-5:00 gibi Sarp sınır kapısına ulaştığımızı tahmin ediyorum.

Sarp sınır kapısında otobüs durunca herkes gibi ben de otobüsten indim. Otobüsten inerken otobüsün kapısının önüne bir sürü Gürcü doluştu. Durmadan bir şey diyorlardı ama dertlerinin ne olduğunu anlamadım. Bu Gürcü kalabalığından sıyrılıp sınır kapısına doğru gittim. O zamana kadar hep "nasıl olsa sınır kapısında herkes sınırdan geçmeye çalıştığı için onların peşine takılarak onlar ne yapıyorsa ben de onların yaptığını yaparak sınırı geçerim" diye umut ediyordum. Ama çevreme bir baktım bizim otobüsten inen sadece Gürcüleri görebildim polislerin olduğu yere doğru gittim her yerde yurtdışına çıkış harcının alınması gerektiği yazıyordu. Ama hiç bir yerde harç pulu buradan alınır tarzı bir yazı görmemiştim. Sıradaki bir abinin elinde küçük bir saman kağıdı gördüm. İyice bir baktım üzerinde pul filan var. Abiye sordum: "Yurtdışına çıkış harç pulu bu mu?" "Nereden aldın bunu abi?" gibi bir kaç soru sordum. O da bana nereden alınacağını filan tarif etti. Geri dönüp o kağıdı 15 Türk Lirası karşılığında aldım ve doldurdum. Sonra tekrar sıraya geçtim.

Sabahın erken saati olduğu için olsa gerek Türk vatandaşlarının girdiği kapıda kalabalık yoktu. Ama yabancı vatandaşların geçtiği kapı kalabalıktı. 5 dakika içinde Türk polisinin kontrolünden geçtim. Kimliğimi ve Yurtdışına Çıkış Harç Pulu ile birlikte verilen küçük saman kağıdından kağıdı polise uzattım. Kimliğimi arkalı önlü taratıp (Belki başka bir şey yapmıştır ama ben tarattığını düşünüyorum.) küçük saman kağıdına Türkiye'den çıkış mührünü vurarak kimliğimi ve kağıdı bana geri verdi. Böylece Türkiye ve Gürcistan'ın arasındaki uzun bir kolidorda yol almaya başladım.

Bu yazıda Türkiye sınırlarından çıkana kadar olan bölümü anlattım. Artık Gürcistan topraklarındayım. Bundan sonraki yazım sınırın Gürcistan tarafı ve Sarpi köyü hakkında olacak. Beklemede kalın.

21 Ağustos 2021 Cumartesi

Japonca Alfabe Dersleri 1: Romaji 1. Ders

Japon Alfabeleri'nin tavsiye edilen öğrenme sırası:
Romaji => Hiragana => Katakana => Kanji

Romaji, Japoncanın Latin Alfabesi ile yazılmasıdır.

Japonlar günlük hayatlarında neredeyse hiç Romaji kullanmazlar. Zaten Latin alfabesi olduğu için bilmeniz gereken fazla bir şey de yoktur.

Telaffuz:
Japonca'daki harfler (normalde harf yok ama daha iyi anlamanız için harf yazdım aslında ses) Türkçe ile bir kaç istisna dışında aynı şekilde okunur. Yani Romaji'de ne görüyorsanız öyle okuyacaksınız. Ama bir kaç tane istisna durum var.

İstisna 1: Bazı harflerin yazılışı değişiktir.
JP => TR
sh => ş
ch => ç
w  => v
Japoncadaki sh, ch ve w Türkçedeki (sırasıyla) ş, ç ve v harflerine karşılık gelir.

İstisna 2: C ve J harfleri
JP => TR
j   => c
Japoncada c harfi yoktur. Sadece "chi" hecesinde ve bu heceden türetilmiş birleşik heceler haricinde yani "Ç" olarak okunacak heceler haricinde Romajide göremezsiniz. Japoncada "C" harfi yerine "J" harfi kullanılır ve "C" olarak okunur.

İstisna 3: İ harfi
"İ" harfi bazen "İ" bazen "Y" olarak okunur. Eğer Kana ile (yani Katakana veya Hiragana ile) "İ" hecesi yazılmışsa bu genellikle "Y" olarak okunur. Ama "Kİ" hecesindeki gibi bir hecenin ikinci veya üçüncü harfi ise "İ" olarak okunur.

İstisna 4: Uzatılan "O" harfi ("ō")
ou => ō
Japon alfabe ve yazı sistemlerinde "ou" olarak yazılan harfler Romajide "ō" olarak yazılır.

Umarım atladığım bir nokta yoktur. Şimdilik Romaji ile ilgili anlatacaklarım bu kadar. Sonraki dersimizde okunmayan harfleri anlatmayı planlıyorum.

20 Ağustos 2021 Cuma

Tower of God Light Novel (Roman) Önsöz


Tower of God isimli popüler Webtoon'u roman'a (light novel) uyarlamaya karar verdim. Webtoon'da geçen olaylara yeni hiç bir şey katmadan aynen aktaracağım. Bu çalışma tamamen bir hayran çalışması olup hiç bir hakkı gizli değildir. Hoşuna gidip de kendi sitenizde, blogunuzda veya herhangi bir forumda paylaşmak istiyorsanız emeğime saygısızlık etmemek için sadece bölümlerin linkini paylaşmanızı veya bölümleri tamamen paylaşacaksanız da bölümlerin başına bu blogun adresini yazmanızı rica ederim.

Not: Aslında bu çok eski bir çalışma birinci bölümünü yazmadım. Amacım hem kendimi yazma konusunda geliştirmek hem de Tower of God'ı light novel şeklinde okumak isteyenlere fayda sağlamaktı.

Başlangıç / Bölüm 0 

Ne istiyorsun?

Para mı?

Şöhret mi?

Güç mü?

İntikam mı?

Veya diğer hepsini geçebilecek başka bir şey mi?

Ne istiyorsan...

O burada...

19 Ağustos 2021 Perşembe

akarabudak.blogspot.com

 akarabudak.blogspot.com , benim akarabudak.com blogunu açmadan önce kullandığım kişisel blogumdu. Bu blogta bir çok bilgilendirici, ufkunuzu açacak yazı ile birlikte biraz saçma yazılarda mevcut. İyisiyle kötüsüyle bir şeyler yazmak istediğim zamanlar, aklıma bir şeyler gelmeye başladığı zamanlar akarabudak.blogspot.com blogunda yayınladım.

Ama her iyi şey gibi akarabudak.blogspot.com blogunun da sonu geldi. Çünkü .com domainli wordpress içerik yönetim sistemini kullanan yeni bir blog açtım. ama akarabudak.blogspot.com blogunu silmedim veya bu blogtaki yazıları silmedim. Çünkü işin içine para yani hosting ve domain girince o sistem ebedi olmuyor. Hatta ismimi değiştirmem nedeniyle domainin süresi dolduğu zaman yenilemeyi düşünmüyorum. Yeni bir domain alarak kullanmaya başlayacağım.

akarabudak.com ile ilgili bu kadar yazdığım yeter şimdi akarabudak.com'a geçeyim. akarabudak.blogspot.com blogumu 2015 yılı ile 2020 arasında beş sene aktif olarak kullanmışım. Toplamda 123 adet yazı yayınlamışım. Bazı yazılarım çok okundu bazı yazılarım ise hiç okunmadı. Altı senenin sonunda az da olsa benim yazdığım yazıları okuyanlar çıktı. SEO imiş, sosyal medya imiş, tanıtım veya öne çıkması için neredeyse hiç bir şey yapmadım. Sadece kendi düşüncelerimi ve yorumlarımı sizlere ulaştırmak istedim. Herkesin konuştuğu popüler şeyler yerine hem kendi ilgi alanlarım hem de sizlere yeni bakış açıları kazandıracak farklı konularda yazdım.

Beş senenin ardından akarabudak.blogspot.com bloguna ara verdim. Ama bu demek değil ki bu blogtaki yazıları sileceğim veya blogu komple kapatıp gideceğim. Her yazının her kelimesinde her harfinde ayrı bir emek ve tarih var o blogta. Blogger platformu var olduğu müddetçe akarabudak.blogspot.com blogunu silmeyeceğim.

teomankarabudak.blogspot.com'u açtığım için artık akarabudak.blogspot.com'da yazı yazmayazağım. Sadece bu blogu ve akarabudak.com'u tanıtan iki yazı yazmayı düşünüyorum.

18 Ağustos 2021 Çarşamba

Bu Zamana Kadar Hangi İşleri Yaparak Para Kazandım

 Ek Gelir... Bu sıralar kafamı kurcalayan şeylerin başında ek gelir kaynakları geliyor. Maaşım ihtiyaçlarıma yetmediği için değil. Maaşım hayallerimi gerçekleştirmeye yetmediği için. Bir şekilde bir yerlerden ek gelir elde etmem gerek. Bunun için ben de daha önce nasıl para kazandığım hakkında biraz düşünerek bir liste hazırlamaya karar verdim.

1. Yatırım

Yatırıma mevduat hesabına para yatırarak başladım. Sonrasında altın, Bitcoin ve Altcoinler, yatırım fonları ve hisse senetleri ile portföyümü bir hayli farklı yatırım enstrümanına böldüm. Ama yatırımcılık benim için biriktirdiğim paranın enflasyona karşı erimesini önlemek ve Japon Yeni bazında biraz para kazanarak birikimimi artırmaktan öteye geçmiyor. Yatırımcılık ile daha çok kazanmak için harcayacağım emek ve zamanı başka alanlarda kullanarak çok daha fazla para kazanabilirim bence. Ayrıca yatırımcılık insanı çok yıpratan bir iş.

2. Evde İş Yapmak

Üniversite günlerimde bir ara evde tütün sarmıştım. 600 dal sigara sararak 10 TL kazanıyordum. Böyle böyle harçlığımı çıkarıp biraz da para biriktirebildim. Ama duyduğuma göre bu iş şu an yasakmış. Çünkü sarılmış tütün (sigara) satmak yasakmış. Ama emin değilim.

Evlere iş veren firmalar varmış. Yapılan işe göre aynı tütün sarmak gibi para veriyorlarmış. Biraz araştırdım ama ayrıntılı bilgi edinemedim.

3. İnternet Sitelerindeki Reklamlardan Para Kazanmak

Aslında bu blogu kurmamdaki amaçlarımdan bir tanesi de buydu. Hem kendi düşüncelerimi başkalarına aktarayım ayı zamanda da az da olsa para kazanayım. En çok kazandığım ayda herhalde ayda 10 ABD Dolarına yakın para kazanmıştım. Ama harcadığım zamana göre kazandığım para çok az oldu her zaman. Ama bir güzel yanı var siteyi, blogu açıp biraz uğraştıktan sonra emek harcamayı bıraksanız bile para kazanıyorsunuz. Tabii emek harcamayı bıraktığınız için kazandığınız para gün geçtikçe azalıyor.

Şu an internet sitelerimden para kazanabilmek için; A-ads, Google Adsense, BC.VC, Link.TL (ismi değişmiş yeni ismi aklıma gelmedi) kullanıyorum. Paypal Türkiye'de kaldırıldıktan sonra reklam platformu bulma konusunda çok fazla sıkıntı yaşamaya başladım.

4. Part Time Çalışmak

Üniversite dönemimde ve üniversiteyi bıraktıktan sonra iki farklı elektrikçide toplamda üç ay gibi bir süre çalıştım. Hem verdikleri para kötüydü, hem çalışma koşulları kötüydü. O zamanlar sadece boş olduğum için çalışmıştım.

5. Maaşlı Bir İşte Çalışmak

İki buçuk yıldır sözleşmeli memurluk yapıyorum. Düzenli bir iş olduğu için ve asgari ücretten daha fazla kazandığım için iyi bir iş. Ama sözleşmeli olduğum için yükselme veya başka bir unvana geçebilme olanağı yok. Kadroya geçmemde çalıştığım kurumun bağlı olduğu bakanlıktakilere kalmış. Zaten ek gelir elde etmeye çalışmamın ana nedeni bu. Bana kazancımı artırabilecek hiç bir yol bırakmamaları.

6. Freelancer İş Yapmak

Üniversite dönemimde bir kaç arkadaşım için grafik tasarım işleri yapmıştım. Çok b.k'tan bir iş. Şöyle böyle bir şeyler olacak diyorlar. Ben yapıyorum beğenmiyorlar. Şu da olsun, bu da olsun diyorlar. Eee biz bunları konuşmamıştık ki baştan. Bu yüzden freelancer iş yapmaktan çok kısa sürede soğudum.

17 Ağustos 2021 Salı

Temmuz Ayında Okuduğum Çizgi Romanlar

 Bu yazı serisinde her ay bir önceki ay okuduğum çizgi romanları ve o çizgi romanlar hakkındaki düşüncelerimi yazacağım. İlk yazıda üzerini bastıra bastıra bastıra söylemek istiyorum ki bu seri de sadece batı tarzı çizgi romanlardan bahsedeceğim, manga, webtoon, manhwa veya manhualardan geçen hafta okuduğum mangalar serisinde bahsedeceğim.

Temmuz ayında sadece memlekete gittiğim zaman çizgi roman okudum. Okuduğum çizgi romanların hepsi önceden satın aldığım çizgi romanlardı.

Manara Öfke Zamanı 5. Kitap - Mahpus Bakire

Bu çizgi romanı fazla beğenmedim. Milo Manara'nın sevdiğim bir kaç çizgi romanı olmasına rağmen bu çizgi romanda değişik bir anlatım denemeye çalışmış Milo Manara ve eline yüzüne bulaştırmış.

Manara Belki De Düş Kurmak Giuseppe Bergman 7. Kitap - Kali'nin Dikenleri

Kali'nin Dikenleri, Mahpus Bakire'den daha güzeldi. Ama bu çizgi romanda da beklediğimi bulamadım. Yine de bu iki çizgi romanı aldığım için pişman değişim çünkü iki tanesini yıllar önce iki buçuk liraya almıştım.

Samuray 1

Bu çizgi romandan da umduğumu bulamadım. Keşke başka bir Fransız çizgi romanı satın alsaydım. Hikayesi bana çok Amerikan vari geldi. 

Enki Bilal Canavarın Uykusu

Enki Bilal'i severim. Aslında Canavarın Uykusu da güzel bir çizgi roman. Ama çizgi romanın çevirisi çok kötüydü. Bu yüzden bu çizgi romandan da bir şey anlamadım. 


Kısacası memlekette önceden aldığım dört tane çizgi roman varmış. Ve dördü de işte efsane bu diyebileceğim çizgi romanlar değiller.

Gelecek ay görüşmek üzere...

16 Ağustos 2021 Pazartesi

Geçen Hafta Okuduğum Mangalar

Geçen hafta izlediğim animeleri ve geçen ay izlediğim Japon dizilerinden sonra yeni yazı formatımız bu: Geçen Hafta Okuduğum Mangalar.

Tarih aralığı: 26 Temmuz - 01 Ağustos

Memlekette olduğum için internetten manga okumak yerine daha önceden cilt cilt almış olduğum mangaları okudum. Şimdi kısaca okuduğum mangalar ve bu mangalar hakkındaki yorumlarımı yazacağım sizlere.

Kapital Manga Cilt 1 ve Cilt 2

Kapital Manga, MyAnimeList'te Shihonron ismiyle geçiyor. İlk satın aldığım manga buydu. Bence güzel bir manga ama Engels ve Karl Marx anlatıma karıştığı için ikinci cildi fazla sevmedim. İki cildini de okuyup bitirdim. Toplamda 9 bölüm. Daha ayrıntılı bilgi için Kapital Manga Cilt 1 ve Kapital Manga Cilt 2 ile ilgili yazdığım toplamda dört adet yazı var. Onları okuyabilirsiniz.

Che Guevara Manga

Bu mangayı çok ucuza almıştım. Tahmini olarak bir buçuk ile iki lira arası bir fiyattı ama şimdi yirmi altı liraya satıldığını gördüm. Eğer politik bir manga almayı düşünüyorsanız bence Che Guevara'nın mangasını almayın çünkü yazar, çizgi roman senaryosu yazdığının farkında değil gibi paragraflarca açıklama metinlerini doldurmuş.



Mahatma Gandhi Manga

Oldukça başarılı bir biyografi ve politik manga. Che Guevara ile karşılaştırılmayacak ölçüde başarılı bir iş çıkarmış mangaka. Bu mangayı da okuduktan sonra farkettim ki aslında Türkiye'de bir politik manga ekolü oluşmuş. Ve bence oldukça da başarılı. Mesela soldan sağa okunacak şekilde basıyorlar, kapak tasarımlarını yeniden yapıyorlar ve bence oldukça da başarılılar. Ve düşünüyorum da Türkiye'deki bu politik mangalar hakkında bir yazı yazabilirim. Çok da güzel olur...

Berserk Cilt 2

Hem ustaya saygı hem de elimde tek cilt olduğu için Berserk'in 2. cildini tekrardan okudum. Gerekli Şeyler bu işi beceremiyor bence. Sayfalar çok karanlıktı. Bazı sayfalarda hiç bir şey belli olmuyordu. Bu yüzden dijital olarak okuduğumdaki zevki veremedi.

Fullmetal Alchemist Cilt 1

Gitmeden önce Shonen mangaların efsanesi olan Fullmetal Alchemist'in mangasını da okuyayım dedim. Okurken kendimi 12 sene öncesinde gibi hissetim. Net bir şekilde hatırlıyorum 12 sene önce keşke bu mangalar Türkiye'de Türkçe olarak satılsa da alıp elime okuyabilsem demiştim. Yıllar sonra nasip oldu okuması. Gerçekten kaliteli bir manga ve Akılçelen Kitaplar da manga yayınlama işini iyi biliyor. 


Bu arada MyAnimeList mangaların history'lerini tutmuyor. Bu yüzden bu yazı serisini profilimden ve aklımda kaldığı kadarıyla devam ettireceğim.

15 Ağustos 2021 Pazar

Temmuz Ayında İzlediğim Japon Dizileri

 5-ji Kara 9-ji Made Bölüm: 9 - 10



İki sene önce izlemeye başladığım Japon dizisi veya dramasını geçtiğimiz ay sonunda bitirdim. 5-ji Kara 9-ji Made'nın konusu kısaca bir Budist rahip (erkek) ve İngilizce öğretmeni (kız) arasındaki aşkı konu alıyor. İlk başta rahip kovalıyor kız kaçıyor. Sonrasında kız da rahibe aşık oluyor ama çok büyük bir sorun var rahibin büyük annesi kızı istemiyor. Kız tapınağa... Aman Tanrım ben ne yapıyorum... Spoil yağmuruna tuttum sizi. Gomen... Gomen... Neyse kısaca bir aşk hikayesi. Sıradan aşk dizilerine göre izleme şansı vermeyi hak eden bir dizi.


Kami no Shizuku Bölüm: 1

Bu dizi yanlış hatırlamıyorsam benim izlediğim ilk Japon dizisi. 90'larda ben çocukken televizyonda bir Japon dizisi oynuyordu onu saymazsam tabii ki. Aslında güzel dizi ama nedense konusu çok saçma geldiği için başka Japon dizilerine başladım ve Kami no Shizuku'yu unuttum. Önceden ilk beş bölümünü izlemişim. Neyse Temmuz ayında tekrardan izlemeye başladım. Tabii ki baştan başlayarak. Bu dizi bana şaraplar hakkında bir kaç bilgi öğrenmeme vesile oldu. Bu bilgilerimi gündelik hayatta uyguladım ve olumlu sonuçlar aldım. Mesela Şarap, plastik kapta içilmez. İkincisi, Şarap hava ile ne kadar temas ederse o kadar tadı güzel olur. Bu arada şarap ve bira gibi hafif içkileri tercih eden biri olarak bu diziden öğreneceğim başka küçük taktikler de illa ki olacaktır. Ama uzun süredir şarap içmiyorum. En son bir arkadaşımla Rose (pembe şarap) içmiştik. Tadı güzeldi. Geçen ay izlediğim birinci bölümden de "Şarap Garsonu" terimi dikkatimi çekti.


Gelecek ay görüşmek üzere...

14 Ağustos 2021 Cumartesi

Geçen Hafta İzlediğim Animeler 5

 Tarih aralığı: 26 Temmuz - 1 Ağustos

Katekyo Hitman Reborn 50 - 69

Bu hafta da memleketteydim. Bu hafta anime olarak sadece Katekyo Hitman Reborn izledim. Yüzük savaşı bitti ve eski sıkıcı bölümlere geri dönüldü. Karakterlere de alıştım ama anime hakkındaki düşüncelerim değişmedi. Anime bitene kadar da değişmeyecek gibi duruyor. Bu animeyi de bundan sonra boş işlerle uğraşırken izlemeyi düşünüyorum. 


Bu hafta sadece tek bir seriden ama çok bölüm izlediğim için yazacak fazla bir şey bulamadım. Bu yüzden sizlere neden bu sıralar izlediğim animelere hep olumsuz yorum yaptığımı anlatayım. Çünkü yarım bıraktığım animeleri bitirmek ve izleme listelerimi temizlemek istiyorum. Aslında bunun için üç senedir uğraşıyorum. Belki de daha fazla... Bu temizliğe ilk başladığım zaman kırktan fazla yarım bıraktığım anime vardı. İlk olarak yarım bıraktığım anime sayısının artmasını önledim sonrasında ise bu sayıyı azaltmaya başladım. Ama bir türlü bitmiyor. Şu an 27 tane izlemekte olduğum veya yarım bıraktığım anime var. Bu sayıyı 10'un altına düşürene kadar yeni animeye başlarken ihtiyatlı olacağım ve yarım bıraktığım animelere öncelik vereceğim.

Gelecek hafta görüşmek üzere.

13 Ağustos 2021 Cuma

Geçen Hafta İzlediğim Animeler 4

 Tarih aralığı: 19 - 25 Temmuz

Code:Breaker 4 - 13



Code:Breaker'ı izlemeye devam ettim ve bitirdim. Code:Breaker ile ilgili bir tane yazı yayınlamıştım bu blogta. Bu anime ile ilgili düşünce ve yorumlarımı merak edenler blogta Code:Breaker olarak aratarak o yazıya ulaşıp okuyabilirler. Bu anime ile ilgili fazla konuşmayacağım çünkü sevmedim. Yine de sürükleyiciydi bir hafta içerisinde izleyip bitirebildim.


Katekyo Hitman Reborn 36 - 49



Bu animeye de yıllar önce başlamıştım. Hatta on yıl önce filan başlamış olabilirim. Bir tane arkadaşım vardı KHR fanıydı. O hep bahsediyordu şöyle güzel anime, böyle güzel anime. Ben de bir başlayayım dedim. Başladım izlemeye 0 - 3 yaş arasına hitap ediyor gibi geldi bana. Arkadaşa dedim böyle böyle bok gibi bir şey bu. Çocukmuyuz biz dedim. İzlemeye devam et ilerledikçe güzelleşecek dedi. Ben de izlemeye devam ettim ama dayanılacak gibi değilki. On yılda anca 35 bölüm izleyebildim. Yarım bıraktığım animeleri bitirme challenge'ımda sıradaki anime olarak bu animeyi seçtim ve memleketteyken canım sıkıldıkça KHR izledim. İzlemeye başladığım hafta 49. bölüme kadar geldim. Anime de aksiyon artmasına rağmen düşüncem değişmedi. Hala b.k gibi bir anime olduğunu düşünüyorum.


Bu hafta memleketteydim bu yüzden bu haftayı sadece iki seriden ama oldukça fazla bölüm izleyerek geçirdim. Sonraki hafta görüşmek üzere.

12 Ağustos 2021 Perşembe

Geçen Hafta İzlediğim Animeler 3

 Yine geç yayınlanan bir Geçen Hafta İzlediğim Animeler bölümü. Bu yazıdaki geçen hafta 12 - 18 Temmuz arasındaki hafta.

Ao no Exorcist: Kyoto Fujouou-hen 7 - 8



Bu hafta Ao no Exorcist: Kyoto Fujouou-hen izlemeye devam ettim. Ama sadece iki bölüm izleyebildim. Bu animeyi yakın bir zamanda bitirmeye çalışacağım.







Soul Eater 45 - 51



Daha önce yıllar Soul Eater'i yıllar önce izlemeye başladığımı yazmıştım. Bitirmek bu haftaya nasip oldu. Fazla hoşuma gitmeyen animelerden. Yine de bu sıralar başlayıp da bitirmediğim animeleri izlediğim için bu animeye öncelik verdim. Geçen sene izlemediğim bütün bölümlerini telefonuma yüklemiştim. İşte yemek arasında, uyumadan önce yatakta vb. izleyerek bu hafta bu Soul Eater'i bitirdim. Müzikleri bence güzeldi. çizimler de iyi gibiydi. Bazı karakterlerin çizimleri aşırı karikatürize olduğu için hiç hoşuma gitmedi. Ama çizimleri animelere göre orjinaldi. Hikaye bakımından da ortalama bir animeydi. Ama ben kolay kolay beğenen biri olmadığım için hikayesini de beğenmedim. Her şeye rağmen sonunu görmek beni mutlu etti. Artık önümüzdeki animelere bakacağız.


Fairy Tail 17 - 18



Fairy Tail'i ben sadece yemek yerken izliyorum. Benim için yemek animesi :) MyAnimeList'te 10 üzerinden 2 puan vermişim. Fairy Tail bana çok çocukça geliyor. Durmadan loncam için, arkadaşlarım için tarzı şeyler söyleyip duruyorlar. Bir anime yaşça küçük bireyleri hedefleyebilir ama alttan alttan bir de ecchi var. Kocaman göğüslü kızlar, minnacık etekli kızlar vb. Yine de Fairy Tail'in özellikle manga çizimlerini seviyorum. Fairy Tail'in mangakasının özellikle chibbi çizimlerinde oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum.




Code:Breaker 1-3



Bu hafta baştan başladığım bir anime. Daha önce ilk bölümünü izlemiştim ama fazla hoşuma gitmemişti. Ben de izlemeyi planladığım animeler listesine eklemiştim. Bu sıralar yarım bıraktığım animelere öncelik verdiğim için Soul Eather bitince bu animeye başladım. Memlekete gittiğim günün ertesi günü ilk üç bölümünü izledim. Anime hakkındaki düşüncelerim değişmedi, hala kötü bir anime olduğunu düşünüyorum.


Bu hafta seri olarak biraz fazla anime izlemiş oldum. Gelecek haftalarda görüşmek üzere.

11 Ağustos 2021 Çarşamba

Berserk Cilt 2: Yorumum

Berserk Cilt 2: Yorumum


Berserk'in 1. cildini okuyup yorumlamadan neden 2. cildine geçtim kısaca açıklamak istiyorum. Çünkü birinci cilt bende yok. Aslında vardı ama bir tane yaramaz yeğenim var benim. Bir ara durmadan benim eşyalarımı çalıp duruyordu. Her hırsızlık yaptığında annenesi ve dedesinden azar yerine övgü aldığı için bu işin bir ara şeyini çıkarmıştı. O sıralar Berserk'in 1. Cildini de çalmış.

Memlekete geldiğim en son zaman önceden yaptığım çizgi roman ve manga koleksiyonumu okurken Berserk'i de okuyayım dedim. Bu yüzden ilk cildi değil de sadece ikinci cildi okuyabildim.

Şimdi de manga hakkındaki yorumlarıma geçiyorum: Manga hepinizin bildiği gibi tartışmasız bir efsane. Ama kitap halini okuması fazla zevkli değil. Çünkü Berserk'i Berserk yapan o karanlık havayı cildini okurken hissedemiyorsun. Bazı yerlerde hiç bir şey belli olmuyor bile.

Berserk'in ilk iki cildini almamın sebebi bazı arkadaşlarıma zamanında "Hep shounen mangalar basılıyor. Seinen manga basarlarsa kesin satın alırım." Demiştim. Aslında Berserk'ten önce Helsing basılmıştı. Almaya niyetlenmiştim ama biraz daha beklemeye karar verdim o sırada şansıma Berserk'te Türkçe basılmaya başladı. Bersrrk, en sevdiğim mangalardan biri olduğu için büyük bir heves ile ilk iki cildini satın aldım. Ama sonrasında maddi imkanlar ve manga koleksiyonu yapmaktan soğumam nedeniyle diğer ciltlerini satın almadım.

Gerekli Şeyler yayıncılık konusunda kaliteli bir yayın evi olduğunu düşünmüyorum. Yine de yayınlanacak seri seçmekte çok başarılılar. Çok satılacak serilerin telif haklarını alıp basıyorlar.

Bu yazıyı gereksiz konularla çok uzattım. Kısaca ikinci cildin konusundan bahsedip bitireceğim. Cilt iki uzun bölümden oluşuyor. İki bölümde de aksiyon dolu sayfalar var. Zaten Berserk ilk bölümünden yarım kaldığı bölüme kadar bir başyapıt.

10 Ağustos 2021 Salı

Berserk Cilt 2

 Berserk Cilt 2

BERSERK

KENTARO
MIURA

İblis Kont, karanlık güçlerini kullanarak, mağlup olmuş bir muhafız yüzbaşıyı, Kara Kılıç Ustası Guts'la savaşması için insanlık dışı iğrenç bir yaratığa dönüştürür.
Bu sırada, Guts'ın ufak tefek arkadaşı olan elf, yani Puck, yakalanmış ve altın yaldızlı kafeste tatlı bir kız olan, kendi odasına babası tarafından hapsedilmiş Kont'un kızına hediye olarak verilmiştir. Kont'u dilim dilim doğramaya ve eğer bir yolunu bulursa, yoldaşını hapisten kurtarmaya kararlı olan Guts, kaleye saldırır ve yok edilmesi neredeyse imkansız olan şeytani muhafız ile, kanla sırıl sıklam olan büyük bir dövüşte karşılaşır! İşte o zaman, nihayet Kara Kılıç Ustası'yla karşı karşıya gelen şeytani Kont, gerçek şekliyle ortaya çıkar, ve belki de bu uğursuz canavar, Guts'ın devasa kılıcının bile mücadele edemeyeceği kadar büyüktür!

Kentaro Miura tarafından yaratılan Berserk, en uçlarda gezinen dehşet verici, şiddetli, acımasızca komik ve çılgınca popülerlik kazanmış anime serilerine ilham kaynağı olan kıyma öğütücü bir manga! Eğer tatlılık, incelik ve terbiye özlemindeyseniz başka bir yere bakın. Berserk, Çin Mutfağı'ndaki grafik romanların azgın boğası kim azgın bir boğanın, bir mutfağı ortaçağ yöntemleriyle mahvetmesini izlemek istemez ki?

Bu koleksiyon sağdan sola okunan orjinal baskısına özgü değiştirilmeden hazırlanmıştır.

GEREKLİ ŞEYLER
Tavsiye edilen satış fiyatı: 15 TL

MANGA / KORKU / FANTAZİ

13 Yaş üstü okuyucu
Şiddet ve argo dil içerir

Tanıtım amacıyla manganın arka kapağındaki yazıları sizlerle paylaştım.

Not: Tanıtım kısmı çok uzadığı için duygu düşünce ve yorumlarımı sonraki yazıda sizlerle paylaşacağım.


9 Ağustos 2021 Pazartesi

Che Guevara & Mahatma Gandhi Manga (Yorumum)

 Che Guevara & Mahatma Gandhi Manga (Yorumum)

Bu iki mangayı birbirleri ile kıyaslamazsam olmazdı. Çünkü ikisi de aynı yayın evinden çıkmış ikisi de biyografi türünde mangalar. Ama bu iki manga arasında dağlar kadar kalite farkı var. Mahatma Gandhi tartışmaya mahal vermeyecek ölçüde kaliteli bir manga.


Mahatma Gandhi'nin daha iyi olmasının en önemli nedeni Che Guevara'da olan up uzun paragrafların Mahatma Gandhi'de olmaması. Hatta hiç dış anlatım veya açıklamaya yer vermemesi. Bu sayede Mahatma Gandhi'nin hayatını film izler gibi yaşayabiliyoruz. Ama Che Guevara'nın mangasını okurken kendimi ansiklopedi okuyormuş gibi hissettim. Normalde ansiklopedi okumayı severim ama bu manga (çizgi roman) beklediğim anlatım bu değildi.

Bu iki mangayı Türkiye'de basılan diğer mangalar ile karşılaştırıp farklılıklarını anlatmak istiyorum. İlk olarak bu mangaların boyutları normal mangalardan daha büyük. İkinci göze çarpan özellikleri soldan sağa yani normal okunuyor. Üçüncüsü, balonlar kanji ve kanaya göre değil latin alfabesine göre oluşturulmuş. Yani yukarıdan aşağıya yazılmak için değil, soldan sağa doğru yazılmak için... dördüncüsü bölüm aralarında Che Guevera veya Mahatma Gandhi'nin resimleri var. Beşinci fark ise mangaların bitişine son not kısmı eklemişler ve bu son notlar yazar veya çizer tarafından yazılmış. Altıncı ve son fark ise mangaların sonunda bibliyografya kısmı var. Bu kısımda benim anladığım kadarıyla manganın senaryosu oluşturulurken kullanılan kaynakları yazmışlar. Mahatma Gandhi'de bu bibliyografya kısmı çok daha kısa.

Ben bu mangaların tanesini bir buçuk lira gibi bir ücrete almıştım ama şimdi 30 liraya yakınmış fiyatı. Bu yüzden iki manga arasında seçim yapmak istiyorsanız Mahatma Gandhi'yi öneririm size.  


8 Ağustos 2021 Pazar

Mahatma Gandhi Manga

 Mahatma Gandhi Manga

Mahatma Gandhi
Kazuki Ebine
Galata - Çizgi Roman

Manganın arka kapağındaki tanıtım yazısı:
Bu çizgi roman, Mahatma Gandhi'nin inançla, adanmışlıkla ve gerçeğin savunuculuğuyla dolu gerçek hayat öyküsünün çizgilerle uyarlamasıdır. Hindistan'ın ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri olan ve Mahatma Gandhi adıyla bilinen Mohandas Karamchand Gandhi, dünyanın kaderini değiştiren insanlardan biridir. Bugün de onun hayatı birçoğumuz için anlamlı mesajlar taşımaktadır. Onun hayatından ve gerçeği arayış tutkusundan çok şey öğrenebileceğiniz bu çizgi romanda, incecik kollarıyla tuttuğu bebeğe içten ve mutlu bir şekilde gülümseyen Gandhi'yi de göreceksiniz.


YAZAR HAKKINDA

Kazuki Ebine, Tokyo'da yaşayan genç ve gelecek vaat eden bir manga sanatçısıdır.

Daha evvel bilim kurgudan bir rock grubunun günlük hayatını anlatan kitaba kadar farklı konularda çalışmaları var.

Kazuki, Japonya'nın en büyük çizgi roman dergilerinden aldığı birçok ödüle sahip.

Daha fazla bilgi için:
http://web.me.com/e.kazuki/boukenou/top.html (Japonca)

Not: Tanıtım kısmı çok uzadığı için yorumlarımı başka bir yazıda sizlerle paylaşacağım. 


7 Ağustos 2021 Cumartesi

Che Guevara Manga

 Che Guevara



Chie Shimano - Kiyoshi Konno
Galata - Çizgi Roman

İllüstrasyon: Chie Shimano
Yazar: Kiyoshi Konno

Manganın arka kapağındaki tanıtım yazısı:

Arjantinli Markaist devrimci, politikacı, yazar, doktor, gerilla, yani Ernesto "Che" Guevara, kısaca Che Guevara ya da el Che, kısa hayatına çok şey sığdıran, inandığı doğrular uğruna mücadeleyi bırakmayan, dünya tarihinin en önemli kişiliklerinden biri.

Maddeci ve para hırsı ile dolu bir dünyada, emperyalizm zengini daha da zengin ederken, onun vizyonu ve idealleri düzene meydan okumaya ve ışık tutmaya devam etmektedir.

Guevara'nın, ölümünden sonra dünya üzerinde sosyalist devrimci hareketlerin sembolü haline gelmesi tesadüf değildir. İdeallere bağlı kalmanın, gelecek güzel günlere olan inancın ve tutkunun onun hayat hikayesinde birleştiği bi çizgi romanla birlikte, siz de bir efsanenin yaşamına tanıklık etmiş olacaksınız. 

YAZARLAR HAKKINDA

Chie Shimano, bir Japon manga sanatçısı. İlk manga çalışması "Mimi ni nokoru wa", Bigcomic Dergisi'nde 2003 yılında yer aldı.

Son çalışmaları, hayvanlar ve böcekler üzerine resimli referans kitaplarda kullanılmıştır.

Kiyoshi Konno, deneyimli bir Japon editör / yazardır. Genellikle savaş tarihi üzerine yazmaktadır. Che Guevara, onun ilk manga çalışmasıdır. 

Not: Tanıtım kısmı çok uzadığı için yorumlarımı başka bir yazıda sizlerle paylaşacağım.


6 Ağustos 2021 Cuma

Enki Bilal Canavarın Uykusu: Yorumum

 Enki Bilal Canavarın Uykusu: Yorumum

Enki Bilal, en sevdiğim batılı çizgi roman çizerlerinden. Özgün tarzı nedeniyle tüm dünyada kendine hayranlar edinmeyi başarmış, oldukça başarılı bir çizgi roman yazarı ve çizeri.


Canavarın Uykusu, Marmara Çizgi tarafından basılmış. Toplam 66 sayfadan oluşuyor. Canavar üçlemesinin ilk albümü. Fiyat olarak oldukça pahalı. Ben yıllar önce yanlış hatırlamıyorsam 24 Liraya almıştım. Tabii banka kartım ve aldığım Internet sitesinin indirimleriyle daha uyguna geldi. Ama yine de pahalı bir kitap.

Marmara Çizgi'yi burada ağır bir şekilde eleştirmek istiyorum. Zaten oldukça metin barındıran ve anlaşılması güç konular barındıran bu çizgi romanın çevirisinin özenerek yapılması gerekirdi ama çok kötü çevrilmiş. Üstelik ön söz sanarak okuduğum kocaman bir sayfa yazı da başka bir çizgi romanın tanıtımı çıktı.

Fiziki özelliklerini bu kadar irdelediğim yeter, şimdi de hikayeyi ve çizimleri yorumlayayım: Bazı karakterler çok güzel tasarlanmış. Çok fazla metin olması okurken bazı yerlerde sıkılmanıza neden oluyor. Çok beğendiğim söylenemez ama kendini okutturuyor. Ahh ahhh çevirisi çok kötü olmasa daha ayrıntılı yorumlar yapardım burada. 

5 Ağustos 2021 Perşembe

Enki Bilal Canavarın Uykusu

 Enki Bilal Canavarın Uykusu

Arka kapaktaki tanıtım yazıları:


10 günlüğüm, hatırlıyorum... Gecenin göğünü yırtan ve hastaneye ne bir havantopu, ne bir mermi ne de bir bomba yağdıran korkunç patlamayı... İlk fırtınamın yıldırımı... İnsanların savaşlarının aksine, gökyüzünün çok daha görkemli olan öfkesi beni yatıştırıyor... Çünkü ben doğayı, diğerlerinden çok daha şiddetli duyumsadığı için mutlu 10 günlük bir yetimim...

Gene 10. gün, bir hastabakıcı, Amir'le benim arama, beyaz yatağın üzerine bir paket bırakıyor... Henüz birkaç saatlik olan paketin adı Leyla Mirkovic... Üçümüz ilk kez bir araya geliyoruz... Kafalarımız birbirimize gömülmüş ve vücutlarımız bir yıldızın ışıkları gibi yayılmış... Hayatımızın gürültüsünü dinlemeye koyuluyorum... On günlüğüm, Leyla'yı seven, Amir'i seven, kızgın göğü seven bir yetimim...  

Canavarın Uykusu, tam anlamıyla, hafıza üzerine bir kitap. Bireyin, toplumun, evrim tarihinin, Enki Bilal'in doğum "yeri" olan Yugoslavya'nın parçalanması ve ilginç bir geçmiş-şimdiki-gelecek zaman portresinin anılarıyla birleşmiş hafızası üzerine... Usa yatkın, olası ve aynı zamanda da mümkün olduğunca uzak durulması gereken bir hafıza üzerine... 20. yüzyıldan yeterince ders alamamış bir hafıza üzerine... Ama bununla birlikte, yazarın, üzerinde umutla durduğu birşey var: Bütün karakterlerin sevilmeye hala ihtiyaçları var...

Not: Bu yazıda Enki Bilal'in Canavarın Uykusu isimli çizgi romanının arka kapağındaki tanıtım yazısını yazdım. Amacım çizgi roman hakkında yorum da yapmaktı ama yine çok uzun olduğu için yeni bir yazıda Canavarın Uykusu hakkındaki düşüncelerimi, yorumlarımı sizlerle paylaşacağım.


4 Ağustos 2021 Çarşamba

Kapital Manga 2: Yorumum

Kapital Manga'nın ilk cildini bitirdikten sonra ara vermeden ikinci cildini de bitirdim.


Birinci cilt ile arasında baya fark var. Mesela kitabın ebatı daha büyük. Ve sadece hikaye üzerinden gitmiyor. Engels ve Karl Marx, anlatıcı / açıklayıcı karakterler olarak karşımıza çıkıyor. Politik bir manga olduğundan olsa gerek bu durum sırıtmıyor ama ciddi bir eksi puan olmuş bu olay. Ayrıca ilk ciltte Engels ve Karl Marx yokken ikinci ciltte formatın değişmesi de oldukça kötü bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Son fark olarak bu cilt 5 bölümden oluşuyor. Yani toplamda 2 cilt 9 bölümden oluşan bir manga. Ve bu ciltte yeni bir bölüme geçtiğini anlamak çık zor. Hatta bazen imkansız gibi.


İlk cildi okuyanların, ikinci cildi de okuyarak seriyi tamamlamalarını öneririm. Son okuyuşumdan sonra MyAnimeList'de araştırdım ve buldum bu mangayı. MyAnimeList'de eklemek isteyenler Kapital Manga diye aratmak yerine Shihonron  yazarak aratsınlar. Orijinal kapağı Türkçe kapakları gibi aşırı güzel değil. Hatta hiç güzel değil. Türkçe versiyonunun kapağını hazırlayan kişi cidden çok iyi bir iş çıkarmış.

Son olarak kitabın ana temasıyla ilgili bir eleştiri yapacağım, çok ağır spoil içeriyor, mangayı okumayanların bundan sonrasını okumamalarını öneririm.
Manganın ana teması: Zenginler işçilere az para verip daha çok çalıştırarak kar elde ederler. Ama bunun doğru olmasına imkan yok. Eğer durum gerçekten böyle olsaydı dünyanın en zenginleri hep konfeksiyon gibi yoğun emek gücü gerektiren sektörlerin patronları olurdu. Ama durum böyle değil.

3 Ağustos 2021 Salı

Kapital Manga Cilt 2

 Ön Kapak:


Özgün eser
Karl Marx

Mangalaştıran
East Press

KAPİTAL
MANGA
CİLT:2

Japoncadan Çeviren: H. Can Erkin

Yordam Kitap







Arka Kapak:

İkinci cildini sunduğumuz Kapital Manga, bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marx'ın başyapıtı Kapital'i manga (Japonlara has çizgi roman) formunda öyküleştiriyor. Kapital'in özü ve temel kavramları, bir peynir fabrikasındaki üretim süreçleri etrafında gelişen çarpıcı bir öyküyle iç içe anlatılıyor ve böylece genellikle göz korkutan bir eser olarak görülen Kapital çok geniş bir okuyucu kitlesinin ilgi odağı haline geliyor.


Dünyada bir ilk olma özelliği taşıyan bu çalışmanın özgün basımı Japon yayınevi East Press tarafından gerçekleştirildi. İçeriği ve kurgusu kadar görselliğiyle de ilgi çeken eserin yayını dünya çapında büyük yankılar yarattı. Eserin Ekim 2009'da Türkçeye kazandırılan ilk cildi Japonya'da olduğu gibi Türkiye'de de ilgiyle karşılandı.

Kapital Manga'nın bu ikinci cildinde Robin ve Daniel'in peynir fabrikasındaki olaylar, kapitalizmin genel yasalarına uygun olarak gelişirken, anlatıcı olarak, Marx'ın ölümünden sonra Kapital'in ikinci ve üçüncü ciltlerini yayına hazırlamış olan Engels çıkar okur karşısına. Engels, sömürünün nasıl gerçekleştiğini, kapitalist üretim sürecinin nasıl kaçınılmaz olarak bunalımlara yol açtığını, peynir fabrikası örneği üzerinden çarpıcı ve anlaşılır bir dille özetler.

11 TL. KDV DAHİL

Yordam Kitap

Not: Yine yazı çok uzun oldu. Bu yüzden bir sonraki yazıda bu manga ile ilgili duygu, düşünce ve yorumlarımı yazacağım.